Bektasilik
OCAĞIN KUTSALLIĞI: Ocak eski Türk inanışında da kutsaldır. Ailenin, soyun, sopun sürdürülmesine simge sayılır. Sürekli yanan ocak zaman denilen düşmana, ömür törpüsüne karşı bir uyarı işaretidir. Peygamber soyundan gelen kimselere (ocakzade) denilmesidir. Ocağın çiğleri pişirmesinden esinlenerek, cahil insanları olgunlaştıran, onları hidayete erdiren Mürşidlere (Peygamber soyundan gelenlerine) ocakzade denilmiştir.
Bazen de bu görüş şöyle açıklanır: Hazreti Muhammed hidayet nurunun ocağıdır. O'nun temiz soyuda (Ocakzade) Peygamber zade'dir.
Bektaşilikteki bu inancı, uygarlığın başlangıcı sayılan ateşin bulunması ile bağdaştıran yazarlarda vardır. İnsanoğlu uygarlığa ilk adımını ateşi bulmakla, yani ocağı meydana getirmekle, atmıştır.
İnsana, insanlığa ve çağdaşlaşmaya önem veren Bektaşilerin,
uygarlığın başlangıcı olan ocağı kutsal kabul etmeleri elbette yadırganamaz.
OĞULLUK: Bel oğlu, Çocuk, Eloğlu; Evli,Yoloğlu; Tarikata giren, il oğlu, Kemal oğlu
RAFİZİ: Ayrılıkçı. Bölünme taraftarı anlamına gelir. Alevi-Bektaşilere hakaret olsun diye verilen adlardan biridir. İftiraları kanıtlayamayan softalar ve mutaassıplar tarafından ortaya atılmış, menfi propaganda unsuru olarak kullanılmıştır. Hz. Muhammed-Ali ve Onların Ehl-i Beyt'ini sonsuz ve içtenlikle sevmekten, saymaktan başka günahları olmayan bu tertemiz insanlara haksız saldırıların hiç kimseye yararı dokunmaz. Bakınız İmam Şafii, Rafizi denilen Alevi-Bektaşileri nasıl tanımlıyor: 'Ben Ali'yi severim, halk bana Rafizi diyor. Öyleyse Tanrı, Muhammed, Cebrail'de Rafizi'dir.' (A. Celalettin Ulusoy,Hünkar Hacı Bektaş Veli-Alevi-Bektaşi yolu,s.198)
Osmanlı yönetimi ve başında bulunan devrişme Sadrazamlar, Vezirler, Beylerbeyi'ler adalet isteyen Alevi halkını 'dinsiz, kızılbaş, rafizi, kafir, mülhid, öldürülmeleri vaciptir' gibi fetvalarla ezmeye, yok etmeye çalışmışlardır. Yavuz Selim döneminde 7'den 70'e tüm kızılbaşların tesbiti, yazılımı yapılmış, sonrada sadece Denizli yörelerinde 40.000 Alevi-Kızılbaş öldürülmüştür. Böylece halkımız hiç gereği yokken Alevi-Sünni diye ikiye bölünmüş, birbirine düşman edilmiştir.
Sağ görüşlü tarihçilerden İsmail Hami Danişmend 'Fatih döneminden beri devşirmelerin elinde bulunan kozmopolit İstanbul Hükümeti, vaktiyle Karamanoğulları'nın, sonra Şiilerin ve ondan sonra Dulgadır Beylerinin tenkil ve tedibi gibi bir takım vesilelerle Türklerin başına çeşitli milletlerden devşirilmiş ve birer müslüman ismi takılmış bir takım vatansız serserileri serdar olarak musallat edip, binlerce aileleri matem içinde bırakmıştır, servetler, müsadere edilmiş, ocaklar yıkılmış, şehirler ve köyler yakılıp yıkılmış, tımarlar zaptedilmiş ve hatta techirler bile yapılarak anavatan feci bir müstemleke muamelesi görmüştür. Azametin devrinin en parlak zamanlarında bile Osmanlı yönetiminin gelecekte çöküş asırlarını hazırlayan en zayıf tarafı işte budur'der (İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi,c.II.,s.12)
PİR-İ SANI: Tarikatın ilk kurucusu, Pir-i Sani tarikatın ikinci kurucusu, Balım Sultan'ın ünvanıdır.
POST: Tarikatta eğitici olan bir makamdır. Çeşitli görevlerin hizmetlerin temsil edildiği makamlara ait postlar vardır. Bu postların tamamı Hacı Bektaş Veli'ye ait olan Horasan (veya Baba) postuna bağlıdır.
Hiyerarşik olarak baba postunun üstünde iki post vardır. Hazreti Ali'ye ait olan (Aliyy’ül Mürteza postu) ve Hazreti Muhammed'e ait olan (Ahmed-i Muhtar postu).
Bazı erkanlarda Oniki post yerine sadece dört post serilir. Ahmet-i Muhtar postu, Aliyy’ül Murtaza postu, Horasan postu ve Halife (mürşid) postu.Horasan postunu, Hacı Bekteş Veli Horasandan ayrılırken kendi beraberinde getirdiği için bu ismi almaktadır.
Postlar beyaz keçe veya dabaklanmış bol tüylü beyaz renkli koyun derisinden imal edilir. Bir kişinin rahatça oturabileceği büyüklükte ve dört köşe olarak yapılır. Makamları sembolik olarak temsil eder.
Böylece postlar görünüş olarak Nübüvvet, İmamet, Velayet ve Hizmet makamlarını temsil etmiş olurlar. Bir tür rütbe ve makam gibi... Bu nedenle kutsaldırlar. Kutsallıkları temsil ettiği makamlardan gelmektedir.
Postun yani makamın tanımı şöyledir:
Post,İbrahim peygamber tarafından icat edilmiş, İshak Peygambere kesilen kurbanın derisinden yapılmıştır.
POSTUN BAŞI: Teslim olmaktır. (ikrar verip bağlanmaktır.) Ayağı: Hizmettir.Sağı: El tutmaktır. (Mürşid'in emrini uygulamaktır.) Solu: Nefsini ıslah etmektir. Dışarısı: Sabırdır. İçerisi: Sükunettir. Ortası: Muhabbettir ve Mürşid cemalini mihrap edinmektir. Doğusu: Sevinçtir. Batısı: İlimdir. Şartı: Erenler önünde baş eğmektir. Canı: Tekbirdir, tehlildir, tebihtir (evrad ve zikirdir). Şeriatı: Tövbedir.
Tarikatı: Takvadır.( Tanrı korkusudur), tevazudur Marifeti: Rızadır (Tanrı rızasını dilemektir) Hakikatı: Fenafillahtır (Tanrıda yok oluştur), tevekkeldür. (Her an tanrıyı düşünmektir), Tanrıya varıştır. Sağında: (Azamet aleyke ya Ali) Yücelik sana olsun ya Ali. Solunda: (Ekremet aleyke ya Ali) Cömertlik sana olsun ya Ali. Arkasında: (Eslemet aleyke ya Ali) Selamat sana olsun ya Ali. Önünde: (Emanet aleyke ya Ali) Nimetler sana olsun ya Ali. Ortasında: (la ilahe illallah, Muhammed'ün Resullullah) Allah'tan gayrı yaratıcı yoktur, Muhammet o Allah'ın emirlerini bildirmekle görevlendirilmiş elçisidir. İfadeleri anlam olarak vardır. Postun tamamı Tevhid (birlik) makamı kabul edildiğinden kutsallık ifade eder.
Ahmed-i Muhtar ve Aliyyül Mürteza postlarından sonra gelen oniki post şunlardır
1- Horosan (Baba) Postu: Seyyid Muhammed Hacı Bektaş Veli Hazretlerine aittir.
2- Aşçı Postu: Hacı Bektaş Veli'nin amcası Haydar Ata'nın torunu, Hasan Gazi'nin oğlu olan Seyyid Ali (Kızıl Deli) Sultan'a aittir. Bir başka görüşe göre Seyyid Ali Sultan, Timurtaş Kızıl Deli, Hacı Bektaş Veli'nin Kadıncık anadan olan oğludur.
3- Ekmekçi Postu: Hacı Bektaş Veli'nin torununun oğlu, İkinci Pir Balım Sultan'a aittir.
4- Nakip (Hizmetli) Postu: Abdal Musa Sultan'ın halifesi Kaygusuz Abdal Sultan'a aittir.
5- Atacı (Cömertlik) Postu:Hacı Bektaş Veli'nin Halifelerinden Kanber Ali Sultan'a aittir.
6- Meydancı Postu: Hacı Bektaş Veli'nin Halifelerinden Sarı İsmail Sultan' a aittir.
7-Türbedar Postu: Hacı Bektaş Veli'nin Halifelerinden Karadonlu Canbaba Sultan'a aittir.
8-Kilerci Postu: Hacı Bektaş Veli'nin Halifelerinden Hacim Sultan'a aittir.
9- Kahveci Postu: Şezaliye tarikatı kurucusu Şeyh Hasan Ali Şazeli (1197-1258) ye aittir.
10- Kurbancı Postu: Hz. Halil İbrahim Peygamber'e aittir.
11-Ayakçı Postu: Hacı Bektaş Veli'nin amcası Haydar Ata'nın oğlu Seyyid Ali Sultan'ın ağabeyisi Abdal Musa Sultan'a aittir.
12- Mihmandar ( Misafir) Postu: Hızır Aleyhisselama aittir. Hazreti Pir ile görüştüklerinde, üzerinde oturduğu postudur.
Postlar ayin cem içinde sembolik olarak serilir. Üzerlerine kimse oturamaz. Ayin cemi yürüten Baba, Horosan Postunu temsil eden (Halife) postunda oturur.
REHBER: Tarikata girenlere (adaylara) önderlik, yol göstericilik görevini yapan kimselere denilir.
Tarikat görevlerine göre yeterli olgunluğa ulaşan Derviş,"Rehberlik erkanı" ile Rehber yapılır. Dervişlik erkanını çok benzeyen bu uygulamada farklı olarak; Rehber olmaya uygun görülen derviş sözlü olarak imtihan edilir. Yol göstericilik, denetleyicilik görevlerini yapıp yapmayacağı öğrenilir. Ahlakının yanında ilmi olarak da yeterlilik gösteren derviş yapılır.
Rehberlik, Bektaşilik sorumluluğunun başladığı kademedir. Talip ve Derviş, yalnız kendi nefislerinden sorumlu iken, rehber; kendisine ısmarlanan talip ve dervişlerden sorumludur. Tarikat kurallarına göre nasıl davranmaları gerektiğini öğretir. Karşılaştığı sorunlarda, çözüm için yardımcı olur.
Taliplik ve dervişlik erkenlarında yol göstericilik görevini yerine getirir.
Rehberlik tarikat içinde marifet kapısıdır. İbadet eylemseldir. Aynel yakin mertebesidir. Tanrı'yı görerek ibadet eder..
RİYAZET: Hayvansal ve ağır koku salan gıdalar yememe.
SAFA NAZAR: Erenlerin yardım eden manevi bakışları.
SAYILAR: Alevi-Bektaşi yolağı tarihsel süreci boyunca bir çok görüş ve felsefenin etkisi altında kalmış, onlardan bazı öğeler alarak, kendi yapısına uydurmuş, bunların hepsini özümsemiştir. Hatta sayılar hakkındaki görüşlerini başta eski Anadolu uygarlıkları olmak üzere İslam dini ile Hurufilik yolağından aldığı sanılıyor. Bunlar üzerinde ki çeşitli görüş ve düşünceleri açıklamaya çalışacağız;
<!--[if !supportLineBreakNewLine]-->
<!--[endif]-->
Bir:Allah.
İki-İkilik: Bütün varlığı Hakk'tan ayrı bir şey olarak görme, insanın kendisi Tanrı'dan ayrı hissetmesi. İkilik, birliğe kavuşmak için aşılması gereken bir olgudur. Tanrı'ya ortak koşma olayına da bu ad verilir. Tanrı'dan başkasına tapma anlamına gelir. Tasavvuf inancına göre mevcut fiziksel dünya, geçmişiyle ve geleceğiyle Hakikat'ın yani Tanrı özünün yokluktaki bir yansımasıdır. İkilik, Tanrı varlığının bu yansıması gerçeğini saklamayı amaçlayan bir örtü sayılmalıdır. Bu örtü yanılgısına sapan insan, kendini Tanrı'dan ayrı hisseder, çevresinde böyle bakar. Ancak bu sadece görünen bir ayrılıktır. Aslında insan ve evren öz olarak Tanrı'nın birer görünümüdür (tezahürüdür.) Bunun için insan kendi içinde, özünde, gönlünde, ruhunda çıktığı kaynakla yeniden birleşmeye çalışan bir gerçek varoluş kıvılcımı taşır. Bu,yani gerçek varlıkta, Tanrı'da birlik'e (tevhide, vahdete) ulaşma eğilimi, insanın kendisini kendi (ego'suyla-ben'liğiyle) mücadele içinde, savaşa sokar. Ego, ben 'birlik'in olanaklı kılınabilmesi için fethedilir. Ben ve ikilik duygusunu aşmak gerekir. Bu savaş, bu sonsuz mücadele ise ancak aşk gücüyle, sevgi ile kazanılabilir, tek çıkış yolu budur.
Üç-üç sünnet: İmam Caferi Sadık Tarık-i Naciye de sünnet olarak üç sünnetin bulunduğunu buyurur: İlk sünnet şudur; Gönülden ve aklından Yezdani Hak düşüncesini asla çıkarma ve onu her zaman hatırla. İkinci sünnet şudur: Bir kardeşine karşı olabilecek her hangi bir nefret duygusunu yok et. Üçüncü sünnet mürid içindir. ‘Kahrına ve her haline teslim ve razı ol' der. Alevi-Bektaşilerde kendi yolaklarını İmam Cafer'e bağlarlar.Beşinci mezhep olarak Caferi Sadık mezhebini -Aleviliği görürler.
ÜÇLEME: Alevi-Bektaşi inancının temelini oluşturan ve Tanrı anlamında üçü bir, biri üç olarak algılanan (Allah-Muhammed-Ali) olgusu bu kavramla ifade edilir. Burada Tarikat adap ve erkanındaki Allah-Muhammed-Ali anısına bir şeyin üç kez yapılması eylemi de bu terimle anılır. Ayrıca Hrıstıyanlıktaki taslis (üçleme)de bu deyimle anlatılır. Buna göre 'Baba-Oğul-Ruhu-l Kudüs-Allah-İsa- Meryem ya da Baba-Ana-Çocuk üçlemesi vardır. Müslümanlıktan önceki Şamanist-Türk inancında yer alan 'Gök-Güneş(Ateş Tanrısı)- Yer Tanrıları inanışı vardır. Alevi-Bektaşilerdeki üçleme inancının kökünün hangisine dayandığı belli değil. Hepsi de olabilir. Alevi-Bekteşilerde üçler:
a ) Allah-Muhammed-Ali
b ) Ali-Hasan-Hüseyin
c ) Gayb erenlerinden bir kutup ve iki imamdan oluşan üç ulu ermiş.
ÜÇLER: Tevhid, Nübüvvet ve İmameti i temsil eden Allah Muhammed ve Ali demektir. Kaynağı Maide suresinin 55.ayetidir. 'Sizin gönlünüz dosttunuz Allah'dır. Onun resulüdür birde rüku eder bir halde namazı kılıp rekatı vererek iman edenlerdir.' Buradaki üç Allah-Muhammed ve müminlerin emiri ve gerçek temsilcisi olan Ali'nin kasdedildiği tüm Alevi-Bektaşilerce kabul olunur.
Alevi-Bektaşiliği bilmeyen bazı bilgisiz yazarlar, Bektaşilikte bu üçlemeyi, Hırıstıyanlık inancı ile Orta Asya türklüğünün Şamanizm inanci ile eşleştirme yönüne giderler. Hatta içlerinden Alevi ve Bektaşileri sevmiyenler de cehaletlerini göstermek için işi dinsizliğe kadar vardırırlar. Görüldüğü gibi bunun gerçek kaynağı yazarlar tarafından tartışmalıdır.
Beş olan dinin temel inançlarından üçü Tevhid,Nübüvvet ve İmamettir. Diğer ikisi ise Adalet ve Mead'dır. El-dil-bel üçlüsü de mevcuttur.
ADALET: Tevhid, Nübüvvet ve İmamet makamlarından gelen emirlere itaat derecesini belirten tanrısal karardır.
MEAD: Bu kararın uygulanmaya konulmasıdır.
ÜÇ TERK: Terk, tasavvufta Tanrı'ya ulaşmak için başvurulması öngörülen bir yöntemdir. Tanrı'nın yüzü insanın kendi yüzüdür. İnsanın kendi yüzünden başka ayrı bir Tanrı yüzü yoktur. Çünkü, en yetki olarak en geniş anlamda, doruk noktada insanda tecelli eden Tanrı'dır. Hakk'ın yüzüne ulaşma insanın kendi yüzünü bulması, tanıması anlamına gelir. Bunun için insanın aşağıdan yukarıya doğru üç terk koşulunu meydana getirmesi zorunludur.
<!--[if !supportLineBreakNewLine]-->
<!--[endif]-->
1-) Terk-i dünya
2-) Terk-i ukba
3-) Ter-i terk.
DÖRTLER: Dört ilke (toprak, su, od, yel), dört tabiat (sıcaklık, soğukluk, kuruluk, yaşlılık), dört yan (doğu, batı, kuzey, güney), dört kapı (şeriat, tarikat, marifet, hakikat) gibi dört sayısıyla getirilen dört kavram çok değişik anlamda, değişik düşünceleri açıklamak için kullanılır. Bundan özellikle ozanlar yararlanır. Katip ( XVIII. yy,)
Ben aşığım deyü dava kılarsun Dört harfin birini tamam ettin mi der.
Çar erkan, çar unsur gibi Arapça, Farsça bir çok deyimler kullanılır.
BEŞLER: Şura suresinin 23. ayetinden kaynaklanır. Bu ayete meveddet ayeti de denilir. Bu ayette'... De ki:Ben bu tebliğime karşılık sizden, akrabamı sevmeniz dışında bir şey istemiyorum' buyurulmaktadır. Bu ayet indiği zaman; Hazreti Muhammed; en yakınları olan Ali, Fatıma, Hasan, Hüseyin Hazretlerini abası altına alarak :'Allahım! (Hakkında Meveddet buyurduğun) Ehl-i Beyt'im bunlardır. Ben bunları seviyorum, sen de sev. Bunları sevmeyene düşmanım, sen de düşman ol.' diyerek Ehl-i Beyt'kurbası olarak ilan etmiştir.
Peygamberin abasından ötürü Al-i Aba (Aba Halkı) diye de adlandırılan bu zatlara ayrıca beşlerde denilir.
YEDİLER: Yedi sayısı eski Anadolu uygarlıklarında, eski Yunan'da, Yahudi'ler de, Mezapotamya uygarlıklarında da kutsal bir sayıdır. Eski Anadolu'da, Yunanistan'da yedi bilge (Thales, Solon; Bins,Kleobulas,Pittokas, Periandros,Kılon): Yedi taş, eski Mısır'da yedi topluluk, Gılgamış destanında yedi gün-yedi gece, yedi ekmek; Yahudilerde yedi çoban -yedi oğul; Galatlarda yedi kurban; İbranilerde yedi melek; Nuh'ta yedi bölme, Roma'da yedi uyurlar (Yemliha, Mislina, Mürselina, Mernuş, Tebernuş, Sazenuş, Kefeştatayuş), İskandinav söylencelerinde yedi kamışın kutsallığı, Eski Türklerde Tanrı Ülgen'in yedi kişi yarattığı, Tanrı Ülgen'in huzuruna varmak için yedi engelin bulunduğu, Şaman inançlarında gök tekenin dünya çevresini yedi kez dolaştığı, yine Sapoy Türklerin yedi pınar ve yedi sarıkız öykülerinin bulunduğu, böylece bir çok ulus ve toplumda yedi sayısının kutsal sayıldığı anlaşılır. Bektaşilerde yedi ulular (Nesimi, Hatayi, Kul Himmet, Pir Sultan Abdal, Yemeni, Fuzuli, Virani) Yeniçerilerde yedi kapı, İslamiyette yedi tamu, Alevilikte yedi nitelik, yedi erkan (Pir, Rehber, Mürşid, iki musahib ve onların iki eşi)
Meveddet ayeti geldiğinde Resul-u Ekrem meveddetin (saygı ve bağlılığın ) kimlere gösterilmesi gerektiğini bildirmek için abasının altına yukarıdaki kutlu insanları alır.
Ayeti getiren Cebrail bu kutsal yücelikten duygulanarak:
- Ya Resulullah bende sizden olmak istiyorum. Diyerek dilekte bulunur. Cebrail'in bu güzel dileğine Hazreti Muhammed:
-'Evet! Cebrail sende bizdensin' demek suretiyle yerine getirir.
Yine Hz. Muhammed, Ehl-i Beyt'e bihakkın ve kusursuz bağlılığından ötürü Selman-ı Farisi Hazretleri hakkında da 'Selman 'Ehl-i Beyit'tendir.' kutlu sözünü söyler.
Böylece aba dışında kalanlarla birlikte Ehl-i Beytin sayısı yediye çıkar.
Hz. Muhammed, Hazreti Ali, Hazreti Fatıma, Hazreti Hasan, Hazreti Hüseyin, Cebrail Aleyhisselam ve Selman-ı Farisi Hazretleri.
YEDİ FARZ: Caferi Sadık buyurur ki: 'Tarık-i Naciye'de farz olarak yedi görev vardır. Yedi farz şunlardır:
<!--[if !supportLineBreakNewLine]-->
<!--[endif]-->
Birincisi: Mürid olan kişi, olarak kabul etmeli ve edinmiş olduğu sırları kimseye anlatmamalıdır. Tariki naciye sırrını,yabancıdan;imanını, şeytandan koruduğu gibi korumalıdır.
İkincisi: O bir siperdar olmalıdır.yani sır tutmalıdır. gördüğüne kör, görmediğini anlatmamalıdır; hiçbir yolla sırları ifşa etmemelidir.
<!--[if !supportLineBreakNewLine]-->
<!--[endif]-->
Üçüncüsü: O, Yezdani Hak üzerine düşünceye dalmamalıdır; çünkü her kötülük Yezdani Hakk'ın unutulmasının bir sonucu olarak meydana gelir. Yezdani Hakk'ı unutmayan bir bende, ulaşanlardan biri olur, böyle bir kişi Sultan olmuştur.
Dördüncüsü: Derece derece oğrun dirlik etmektir. O, mürşid, mürebbi hakkını hak bilmiş olmalı ve onun dilediğini yapmalıdır. En başta mürşidini bulduğunda, mürşid olana hicapsız cemalullahı gösterecektir.
Beşincisi: Musahip Hakkını ceme götürecek, erenler meydanına götüre, mürşide boş eliyle gelmiye, talibin abdesti oldur.
Altıncısı: Pir yerinde olan mürşid halifeden el alınca erenler meydanında ikrar edip, nedamet getirmelidir.
<!--[if !supportLineBreakNewLine]-->
<!--[endif]-->
Yedincisi: Kendisini mürşidine bağladıktan sonra bildiklerinden vazgeçmeli ve üyeleri önünde alçak gönüllü olmalıdır.' (İmam Cafer Buyruğu,Aktaran, J.K.Birge,Bektaşilik Tarihi s.155)
SEKİZ: Sekiz cenneti anlatır. Yunus Emre bir şiirinde 'Kasdeder sekiz uçmağı nur idüp nura katmağa'der. Cennet ,uçmak,bahçe anlamına gelen 8 cennet vardır.
Bunlar: 1-) Dar-ül celal, 2-) Dar-üs selam, 3-) Cennet-ül meva, 4-) Cennet-ül huld, 5-)Cennet-ün naim, 6-) Cennet-ül firdevs, 7-) Cennet-ül karar, 8-) Cennet-ül adn.Bunlar müminlere vaad edilen öbür dünya güzellikleridir.
<!--[if !supportLineBreakNewLine]-->
<!--[endif]-->
DOKUZ SAYISI:Bektaşilikte önemli olan sayılardan biridir. Yedi kat gök sayısına gökten sonra gelen Arş ve Kürsi de birer kuşatıcı kat sayılarak göklerin sayısı dokuz kat olur. Bu dokuz kat göğün dört unsurla (su,od,toprak,yel) birleşmesiyle insan doğmuştur. Dokuz kat göğe, dokuz orta derler. Yunus Emre bunu şu şekilde ifade eder:
Dörttür anam dokuzdur babam.
Bu görüşün kaynağı,Batlamyus (Ptolemalıs)'un geliştirdiği ilkçağ gök bilimidir. Ancak tasavvuf dokuz kat, yedi kat gök terimlerinden değişik anlamlar çıkarır.
ONİKİLER: On iki imamdır. On iki aydır. Bektaşiler oniki koyun da derler. İsa'nın 12 havarisi vardır. Roma'da 12 levha yasası mevcuttur. (İ.Ö.450).
ON İKİ İMAM: Alevilik ve Bektaşilikte imam bir inanç kaynağı durumundadır. Tanrı'ya en yakın bir yönüyle kutsal bir kişidir. Tanrı ile insanlar arasında bağlantı kurar, Onun her davranışı ve bütün yaptıkları Tanrı adınadır. Bu nedenle o masumdur, suçsuzdur, uludur, ölümsüzdür, eylemlerinin hiç birinden sorumlu değildir. İmamların sözleri tartışılmaz, onlara karşı görüş, düşünce ileri sürülemez. Çünkü imamlar yanılmaz, yanlış iş yapmaz. Alevi- Bektaşi yolağının temel kurumlarından biri olan "On iki imam" kavramını, Hristiyanlık'taki İsa'nın oniki havarisine benzetenler, bundan esinlenildiğini söyleyenler olduğu gibi, köklerini eski Anadolu, Yunan Mezopotamya, Mısır, Hind, Orta Asya uygarlıklarında arayanlarda vardır.
Aslında Alevi-Bektaşilikte tüm inançlar imamlıkla başlar. On iki imamlar olmadan Alevi- Bektaşi yolu olmaz, böyle birşey düşünülemez. Tarikattaki herşeyin özünde ve üzerinde oniki imamların manevi varlığı mevcuttur. Onların görüş, düşünce, davranış ve uygulamaları esastır. Onlar anılmadan olmaz, tıpkı "Bismillah" sözcüğü gibidir. Onlar bir nurdur, bir sevgi yumağıdır. Evren onların yüzü suyu hürmetine yaratılmıştır. Öbür dünyada, kıyamette İslamın şefaatçileri onlar olacaktır. On İki imam Muhammed-Ali nurlarının bir parçasıdır, tecelligahları )dır. On İki İmam şu şekilde sıralanır:
<!--[if !supportLineBreakNewLine]-->
<!--[endif]-->
1-) Ali (598-661): İlk imam. Hz. Muhammed'in damadı, amcası oğlu, musahibi, ilk müslüman, Allahın aslanı, veliler şahı, şehid edildi.
<!--[if !supportLineBreakNewLine]-->
<!--[endif]-->
2-) Hasan (624-670): İkinci imam. Hz.Ali'nin büyük oğlu. Müçteba,zehirlendi.
<!--[if !supportLineBreakNewLine]-->
<!--[endif]-->
3-) Hüseyin (625-680): Üçüncü imam.Hz.Ali'nin ikinci oğlu, şehidler serveri, Kerbela şahı, şehid edildi.
<!--[if !supportLineBreakNewLine]-->
<!--[endif]-->
4-) Zeynel Abidin (659-719): Dördüncü imam .Hz.Ali'nin torunu. Hüseyin'in oğlu. Şehid edildi.
5-) Muhammed Bakır (677-733): Beşinci İmam. Zeynel Abidin'in oğlu.Zehirlendi .
<!--[if !supportLineBreakNewLine]-->
<!--[endif]-->
6-) Cafer-i Sadık (699-765): Altıncı imam.Yolun müçtehildi. Muhammed Bakır'ın oğlu. Şehid edildi.
<!--[if !supportLineBreakNewLine]-->
<!--[endif]-->
7-) Musa Kazım (645-799): Yedinci imam. Caferi Sadık'ın oğlu. Zehirlendi.
<!--[if !supportLineBreakNewLine]-->
<!--[endif]-->
8-) Ali Rıza (765-818): Sekizinci imam. Musa Kazım'ın oğlu. Zehirlendi.
<!--[if !supportLineBreakNewLine]-->
<!--[endif]-->
9-) Muhammed Taki (811-835): Dokuzuncu imam. Ali Rıza'nın oğlu. Zehirlendi.
<!--[if !supportLineBreakNewLine]-->
<!--[endif]-->
10-) Ali Naki (829-868): Onuncu imam.Muhammed Taki'nin oğlu. Zehirlendi.
<!--[if !support